Facebook sonunda yüzümüze de el attı!
Teknoloji ve dijitalleşme sonunda yüzümüze de el atarak yeni bir eşiğin aşılmasını sağladı. Facebook uzun süredir üzerinde çalıştığı yüz tanıma teknolojisini sessiz sedasız Türkiye’de de uygulamaya soktu. Konunun özü, bu teknolojiyle Facebook fotoğraflar ve videolarda bizi tespit edebilecek.
Teknoloji ve dijitalleşme sonunda yüzümüze de el atarak yeni bir eşiğin aşılmasını sağladı. Facebook uzun süredir üzerinde çalıştığı yüz tanıma teknolojisini sessiz sedasız Türkiye’de de uygulamaya soktu. Konunun özü, bu teknolojiyle Facebook fotoğraflar ve videolarda bizi tespit edebilecek.
Elbette Facebook aysbergin üstünü işaret etti ve yüz tanıma teknolojisini kullanıcılarının yararına olacağı iddiasıyla sundu. Hafta içinde Türkiyeli kullanıcılar duvarlarında Facebook’tan gelen şöyle bir mesajla karşılaştılar:
“Merhaba Özcan, Facebook’u her zaman geliştirmek için çalışıyoruz ve yüz tanıma özelliğini etiket önerileri dışında da kullanmak için daha fazla yol ekliyoruz. Örneğin, yüz tanıma teknolojisi:
- İçinde olduğun ve etiketlenmediğin fotoğrafları bulabilir
- Senin fotoğraflarını kullanan yabancılardan seni koruyabilir
- Görme bozukluğu olan kişilere fotoğrafından veya videonda kimlerin olduğunu söyleyebilir
Yüz tanıma özelliğini sen kontrol edersin. Bu ayar şu anda kapalı ama istediğin zaman açık hale getirebilirsin ve bu ayar daha sonra ekleyebileceğimiz özellikler için de geçerli olur.”
Biyometrik Veriler Hedef
Teknoloji şirketleri ve dijital platformlar son dönemde biyometrik verilere odaklanmış durumda. Avuç içi damar izi, göz (iris) tanıma sistemleri, parmak izi ve yüz tanıma teknolojisi şirketlerin en çok odaklandıkları biyometrik veriler.
Bunların dışında kişilerin online ortamlarda ürettikleri kullanıcı davranışlarına bağlı veriler (ayak izleri) de yine şirketlerin, kurumların peşine düştükleri veriler arasında.
Big datanın (büyük veri) bir parçası olarak kişisel veriler artık çok daha fazla endüstrinin konusu ve hammaddesi haline gelmiş vaziyette. Nesnelerin interneti (IoT) ile önümüzdeki yıllarda milyarlarca sensörün hayatımızın ve günlük yaşam akışımızın hemen her noktasını takip ederek verilerimizi kaydetmesi, bu verilerin yapay zeka teknolojisinin derinlik kazanmasıyla kişisel varlığımızın çok daha fazla ticaretin parçası haline geleceğini gösteriyor.
2017 yılında Apple’ın iPhone X ile birlikte mobil cihazlarla gündemimize taşıdığı Face ID teknoloji ve şimdi de Facebook’un sosyal medya platformu aracılığıyla yaşamımıza müdahil olduğu yüz tanıma teknolojisi kişisel yaşamlarımızla ilgili yeni bir eşiği aşmak üzere olduğumuzu gösteriyor.
Teknoloji Hem Güvenlik Hem Risk Kaynağı
Her ne kadar teknoloji firmaları biyometrik veri teknolojisine dayalı yeniliklerle kişisel güvenliğimizle ilgili iddialı vaatlerde bulunsa da bu tam olarak öyle olmayabilir. Şahsımıza münhasır (damar, retina, parmak, yüz gibi) veriler izlenip, kaydedilip dijital veri tabanlarında saklanması, aynı zamanda bu verilere ulaşan, ulaşması mümkün olan kişi ve kurumların insafıyla nasıl bir işlemin, uygulamanın parçası olacağımızı bilememek ve buna ilişkin kontrolün güçlüğü ürpertici soruları da beraberinde getiriyor.
İlgili Haber Ankara’daki saldırı sonrası Facebook ve Twitter erişimi engellendi
Güvenlik sağlama iddiasıyla ortaya çıkan bu yeni teknolojiler, bu verileri toplayan markaların ikinci, üçüncü taraflara ticari amaçlarla transfer etmesi, üçüncü taraflara kullanıma açması yeni güvenlik zafiyetlerine yol açması pek muhtemel.
Yapay zeka teknolojisindeki gelişmeye bağlı olarak güvenlikle ilgili tartışmalar klasik algımızın dışında yeni bir boyuta da taşınabilir. Biyometrik verilerimizin algoritmik olarak sağlıktan, eğitime, konut alanımızdan, iş yaşamımıza kadar günlük yaşamımızın hemen her alanını semantik olarak ileri düzeyde anlamlı hale getirmesi, bizi takip etmesi, biz istemesek de bize sürekli öneriler, fırsatlar sunmaya çalışması yeni tartışmaları da beraberinde getirecek. Ne içtiğimiz, ne yediğimiz, saat kaçta kalktığımız, kaçta uyuduğumuz, ne tür sağlık sorunları yaşadığımız ve hatta ne tür haleti ruhiye içinde bulunduğumuzun hemen hemen anlık olarak bilindiği, takip edildiği koşullarda, yeni ekosistemde bu verileri kontrol edenlerce ya da bu verilere ulaşanlarca bize sürekli ticari tekliflerin sunulması “güvenlik” kavramını yeniden düşünmemize yol açacak.
Tabii, kişisel verilerin kamu eliyle takip edilip, kontrol edilmesi ve yönetilmesi başlı başına bir konu ki bu apayrı bir tartışma konusu.
Facebook’un Amacı Gerçekten Güvenlik Mi?
Facebook yüz tanıma teknolojisine geri dönecek olursak, sosyal medya devinin bize sunuştaki vaadi şu:
- İnsanları hızlı ve kolay şekilde etiketlemenizi sağlayacak
- Fotoğrafınızı profil resmi olarak kullanan tanımadığınız kişilerden korunmanıza yardımcı olacak
- Bir fotoğraf veya videoda kimlerin olduğunu söyleyerek görme bozukluğu olan kişilere yardım edecek
- Fotoğraf veya videolarda etiketlenmediğiniz halde ne zaman görünebileceğinizi bildirecek
- Yalnızca hedef kitlesi içinde yer aldığınız fotoğraflarla ilgili olarak bildirim alacaksınız
- Sistemimiz, bir fotoğrafta veya videoda olup olmadığınızı anlamak için fotoğrafı veya videoyu fotoğraf ve videoların analiziyle karşılaştıracak
- Bunlar profil resminiz ve etiketlendiğiniz fotoğraf ve videolar olabilir.
Facebook, yüz tanıma teknolojisini kullanıcılarına varsayılan (default) olarak “kapalı” açtı. Yani “Facebook’un fotoğraf ve videolarda seni tanıyabilmesini istiyor musun?” sorusuna “Evet” seçeneğini işaretlerseniz uygulama sizin için geçerli oluyor. Ancak Facebook’un sunuş şeklindeki güvenlik sağlayacağına ilişkin vaatlerine bakarsanız sanki “evet” demek cazipmiş gibi gözüküyor!
Ayrıca, Facebook’un politikalarında sık sık güncellemeler yaptığını göz önüne alırsak zamanla bu konudaki politikasının da esneyebileceğini öngörebiliriz. Zaten Facebook sunuşun hemen devamında bunu da gizlemiyor, “Daha sonra ekleyeceğimiz tüm özellikler için de geçerli olan bu ayarı istediğiniz zaman açabilir veya kapatabilirsiniz” diyor.
Facebook’un Hedefi Ne?
Peki, Facebook orta ve uzun vadede yüz tanıma teknolojisiyle neyi hedefliyor olabilir?
Elbette, yazdığımız metinlere, konum bildirimlerimize, paylaşım zamanlarımıza, paylaşım türlerimize, dahil olduğumuz sosyal gruplara, alışveriş tercihlerimize, sesimize yüz tanıma teknolojisini de ekleyerek artık bizi çok daha fazla tanıyor olacak. Facebook, bu teknolojiyi sahibi olduğu Instagram, Whatsapp gibi platformlara da entegre ederek tüm verilerimizi eşleştirip, segmente edebilecek. Bu verilerimizi yapay zeka ile birlikte anlamlandırarak, bizi bizden daha fazla tanır hale gelecek. Alışkanlıklarımızı, tercihlerimizi, beğenilerimizi hatta ruh halimizi anlayarak verilerimizi(bizi) pazara açacak.
Yani Facebook ticari kuruluşlara daha kriminal reklam seçenekleri, odak kitle hedeflemeleri ve hatta doğrudan kişisel teklifler sunmak için altyapı oluşturacak.
Yüzümüz Reklamın Nesnesi Olacak
Örneğin, siz yüz tanıma teknolojisi ile güvenliğinizin artrıldığını düşünürken, Facebook bu teknolojinin yardımıyla sizi yeni reklam tekliflerinin hedefi haline getirecek. Bir restaurantta, eğlence merkezinde, spor salonunda, otelde, turizm tesisinde, alışveriş merkezinde çektiğiniz masumane bir selfie ya da video size bir reklam teklifi olarak geri dönecek. Üstelik yüzünüzün 30.000 noktasını analiz ederek sizi tanıyan bu teknoloji sizin duygu dünyanızı da algılayarak şirketlere reklam çeşitliliği için seçenek sunacak. Mimiklerinizi analiz ederek, sizin neşeli mi, üzgün mü olduğunuzu algılayacak, şirketlerin ruh halinizi hedefleyen reklamlar sunmasına imkan sağlayacak.
Diğer teknoloji şirketlerinin yüz tanıma teknolojisi yatırımlarıyla zamanla boyut büyüyecek. Caddede yürürken, AVM’de gezerken her yeri kaplamış olan kameralar, ekranlar bizi tanıyacak, akıllı telefonlarımız ve giderek yaygınlaşacak online giyilebilir teknolojilerle anında bize ulaşabilecek.
Elbette yapay zeka alanındaki ilerlemelerle birlikte geleceğimiz noktayı kestirmek zor. Ama gerek kamu eliyle (zorunlu) gerekse özel sektörün biyometrik verilere dayalı uygulamaları kişisel verilerimizi çok daha bilinir ve kullanışlı hale getiriyor.
Bildiğimiz mahremiyet çağının sonuna geldik. Yaşamlarımız iradi olarak kontrol ettiğimiz, bilinirliliğini kısıtladığımız ya da genişlettiğimiz bir sınırların ötesine taşınıyor. Bu gerçekliğin insanın ruhsal ve zihinsel varlığıyla, duygu dünyasıyla ilgili yepyeni bir durum yaratacağını kestirmek için kahin olmaya gerek yok. Ama bu tabii ki yepyeni bir tartışmayı beraberinde getiriyor ki, bu da bu yazının sınırlarının ötesine taşıyor.